30 Mayıs 2012 Çarşamba




Ural Dağlarındaki Kama Nehrinin üzerinde yer alan Perm Bölgesinin, Ssolikamsk ve Beresniki bölgelerinde farklı bir durum göze çarpıyordu. Bu bölgelerde neredeyse hiç kanser vakası yoktu. Olanlar ise sadece o bölgeden çıkıp geri  gelen insanlardı. Bu bölgedeki çevresel şartlar, eski endüstriyel bölgelerdeki şarlardan daha iyi değildi. Ssolikamsk ve Beresniki bölgelerinde sanayi yeniydi ve hızla gelişiyordu. Bu sanayinin kirliliği (potasyum, kurşun, civa, amyant ve bunlara bağlı olan tehlikeli prosesler) Sovyetlerdeki eski sanayi bölgelerindekilerden daha da tehlikeliydi. Bununla orantılı olarak popülasyon yoğunluğu azdı ama kirlilik inanılmaz derecede tehlikeliydi. Karna Bölgesindeki ağaçlar ve balıklar da ölmüştü. 10 tanesi bilim adamı olan 2 adet keşif ekibi ve bunlara ek olarak personeller bölgeye gittiler. Ssolikamsk bölgesindeki takımın başında Dr.Molodyev vardı. Beresniki bölgesindeki takımın başında ise Dr.Grigoriev vardı. Bölgelerde kapsamlı ve uzun soluklu keşif çalışmaları yapıldı. Daha sonra gruplar popülasyonun kökenini, etnik farklılıklarını, yaşama ve yerleşme şartlarını, yemeyi, içmeyi ve uyku tabiatını, boş zaman aktivitelerini, yaş gruplarını ve bir çok şeyi araştırdılar. Birçok sayılamayan faktör üzerinde yapılan çalışmalar ile bu bölgelerin diğer Sovyet bölgelerinden farklı bir özelliğe sahip olmadığı görülmüştür.

Bölgedeki kirliliğin laboratuar ölçümleri; kirlenmenin su, hayvan ve bitki florası üzerinde kesinlikle istenmeyen etkilere sahip olduğunu göstermiştir. Bölge insanlarının alkol ve nikotin tüketimi de diğer bölgelere oranla daha fazlaydı. İnsanların çalışma moralleri diğer Sovyet bölgelerine oranla şaşırtıcı derecede fazlaydı. Alkolik insanların işlediği suçlar şaşırtıcı derecede azdı. Yüksek alkol tüketimine rağmen sarhoşluk duygusu hemen hemen bilinmiyordu. Tüm nüfusun ruh hali olumlu açıdan yüksek derecede iyiydi. Bütün bu fenomenin açıklanması ilk başta mümkün görünmüyordu. Oradaki araştırmacılar bunun cevabını bulabilmeyi umuyorlardı.

Sıcak bir yaz gününde takım lideri Dr.Molodyec kendi başına bir ailenin yaşadığı yere bazı sorular sormak için gitti. Kadın ve eşi işten dolayı evde değillerdi. Evde yalnızca, işleri yapan yaşlı bir kadın vardı. Yaşlı kadın doktora serinletici bir içecek ikram etti. O gün müthiş bir sıcak vardı ve doktor memnuniyetle içeceği kabul etti. İçecek doktor tarafından bilinmiyordu. Doktor içeceği çok rahatlatıcı, serinletici ve lezzetli buldu. Yaşlı kadına bu içeceğin ne olduğunu sorduğunda, yaşlı kadın bu içeceğe kwass dediklerini söyledi. Dr.Molodyev çok şaşırmıştı. Onu anlamakta güçlük çeken doktora, yaşlı kadın evdeki büyük kavanozlardaki içeceği gösterdi. Güçlü bir kokusu vardı. Üzerinde jelimsi bir madde yüzüyordu. Dr.Molodyev onun pek iştah açıcı olmadığını söyleyince kadın aynı sertlikte her türlü hastalığı iyileştirdiğini söyledi. Dr.Molodyev heyecanlandı ve yaşlı kadına sorular sordu. Yaşlı kadın, yıllar önce bir seyahatten dolayı bu çayın Çin’den getirdildiğini atalarımız anlattılar dedi. Çinlilerden de Japonların öğrendiğini söyledi. Rus Çar’ı bu içeceği keşfettikten sonra halkının bunu kullanması için elinden geleni yaparak yayılmasını sağlamış dedi. Beresniki’deki Dr.Grigoriev denetimi altındaki takım da şaşırtıcı ve garip bir şekilde aynı sonuca ulaştılar. Her iki grubun gözlemleri de bu iki farklı halkın ev yapımı Kvass’ı yüksek miktarlarda tükettiğini kanıtlıyordu.

Alkolikler alkol içmeden önce veya sonra bu içecekten yüksek miktarlarda tüketiyorlardı. Burada dikkate değer olaylardan bir taneside, alkol alımından önce yada sonra Kvass içen insanların sarhoş olmamalarıdır ve alkolizmden doğan kaza ve zararların neredeyse bu bölgelerde hiç görülmemesidir.
Soruşturmanın sonuçlarının bilimsel yönden kanıtlanmasına sıra gelmişti. Bunun yapılması çok zordu, çünkü takımdaki çalışanların hiçbiri bu çay mantarını tanımlayıp sınıflandırabilecek pozisyonda değillerdi. Bu konuda Moskova Bakteri Araştırma Enstitüsü yardımcı olmuştu. Renkli fotoğraf ve örneklerle bu içeceği, az bilinen Tea Kwass olarak tanımlayıp yayınladılar. Yani Tea Kwass olarak isimlendirilen ve araştırma bölgelerinde içilen bu içecek aslında Kombucha diye bilinen bir içecekti.
Fakat Moskova Bakteri Araştırma Enstitüsü kombucha hakkında daha fazlasını bilmiyordu. Esas olarak Alman W.Henneberg tarafından yazılan Handbuch Dergarungsbakteriologie adlı kitabına niyet ederek çalıştılar. Fakat bu kitaptada kombuchanın biokimyasal fonksiyonları hakında detaylı bilgi yoktu. Merkez Biyoloji ve Biyokimyasal Enstitüsüne başvuruldu ve çalışmalar böylece devam etti. Daha sonra kombucha’yı hapishane hastanelerinde ve işçi kamplarında kanser olan mahkumlara içirdiler. Bu deneyler hiçbir şekilde kimseye zarar vermedi ve hatta hastalar iyi oldular.

Kombucha antik çağlardan günümüze kadar halk içeceği olarak kullanılmış ve halk tarafından her derde deva olan iksir olarak kabul edilmiştir. Bilim adamları, Kombucha’yı çok önemli bir içecek olarak keşfettikten sonra içecek hakkında detaylı ve derinlemesine çalışmalar ve araştırmalar yapmışlardır. Bu araştırmalar sonucunda; Kombucha’nın hangi şartlarda, nasıl ve ne şekilde üretilmesi gerektiğinin sırlarını çözmüşlerdir. Araştırmalar sonucunda Kombucha’nın bilgisiz ve bilinçsiz bir şekilde ev ortamlarında rastgele üretilerek tüketilmesinin sağlık açısından bazı olumsuzluklarının olabileceği ortaya konulmuştur.

Bilim adamlarının çalışmaları tamamlandıktan sonra, başta Almanya, ABD, Japonya ve Rusya olmak üzere bir çok ülkede Kombucha endüstriyel olarak üretilip tüketiciye sunulan bir gıda olarak dünya pazarlarındaki yerini almıştır.

Rosina Fasching’in ‘’Fungus çayı Kombuchan’nın Doğal İlaç Olarak Kanser ve Diğer Hastalıklara Etkisi’’ isimli kitabında; Amcası, M.D.Rudolf Skelenar ile gerçekleştirdikleri klinik çalışmalarında, günlük terapi olarak birçok hastaya kombucha içirdiklerini ve iyileştirdiklerini yazmaktadır Kitabın bir bölümünde; 
‘’ Şunu söyleyebilirimki, kısa sürede fark edilen bir iyileşme yaratmadığı hiç bir hastalık görmedim. Kanser vakalarının üç aylık kullanımdan sonra iyileştiğini izledim.’’ demektedir.

1987 yılında Dr.Veronica Carstens, Almanya Başbakanının eşi ‘’Doğadan Yardım Kansere Karşı Şifa Yolları ‘’ isimli bir tez yazmıştır. Tezinde kombucha mantar çayını kansere karşı tavsiye etmiştir.

Eski A.B.D. Başkanlarından Ronald Reagan kanser tedavisi gördü. Kemoterapi sonrası metastasın oluşmasına takiben A.B.D.’li hekimler Başkan Reagan’a; Ünlü Rus yazar Aleksander Soljenitsin’in ‘’Kanser Bölgesi’’ kitabını referans göstererek kombucha hakkında bilgi verdiler ve aydınlattılar. A.B.D.’ye iltica eden bu ünlü Rus yazar Solijenitsin, Sovyet işçi kampında kanser tedavisi görmüştü. Başkan Reagan’ın danışmanları kitaptaki referansları izlediler ve kendisinin kanseri yenmesini sağlayan kombucha kültürünü elde ettiler. Reagan’a günde 1 litre içirdiler ve kanseri iyileşti.

Rusya, Almanya, Japonya ve A.B.D. gibi birçok ülkeden doktorlar, bilim adamları ve araştırmacılar kombucha hakkında araştırmalar yapmış, hastalıklar tedavi etmiş ve hakkında bir çok bilimsel kitaplar yazmışlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder